Temmuz 26, 2007

Dut







Dut; Eğin denince akla gelen ilk meyve. Erzincan Türkiye'nin en çok dut üretilen şehri.Önceleri ipek böcekciliği için düşünülerek dikilen ağaçlar sonradan geçim kaynağı olmuş. Zahmetli bir meyve aslında, toplanması zor. Dutlar dallarında değmeye başlayınca , aynı zamanda dökülmeyede başlar. Tazesini yemek isterseniz dalından koparıp yersiniz ki bunun zevki başkadır.Eskiden her gün hendeklere dökülen dutlar toplanır, temizlenir ve kurutulurdu. Kuruduktan sonra ayıklanır daha iyileri yemiş olarak , diğerleri pekmez için ayrılırdı. Aslına bakarsanız aynı yöntemlere devam, sadece artık dut ağaçlarının altına örtüler serilmeye başlanmış, bu örtülere dökülen şeker gibi dutları aralıklarla toplayıp, gene damlarda kurutuyorsunuz. Gerçi tüm bağa örtü yaymak nerdeyse imkansız, ama hiç yoktan da iyi.

Temmuz 25, 2007

Mavi - Yeşil

Mavi ile yeşilin dansı




Lök

Bu lök de neyin nesi derseniz, Eğin için vazgeçilmez olan dut ve ceviz ikilisinin muhteşem düeti diyebiliriz. Dut kurusu ve ceviz , lökhane adı verilen yerlerde birbirlerine karıştırılarak iyice döğülür. Daha sonra bu karışım sigara böreği gibi sarılarak servis yapılır. İster bu şekilde , isterseniz dilimleyerek daha küçük lokmalar halinde yiyebilirsiniz. Kıtır kıtır , ağızda dağılan çok hoş bir lezzeti vardır.
Lökhane

Eğinden İki Sofra

Halamların bağı bizim bağında komşusu, böylelikle sıkca görüşme imkanımız oldu. Eda ona halacık diye seslenmeyi pek sevdi.Halamın kahvaltı sofrası da çok güzeldi.

Teyzem Eğin'in bir başka güzel köyü olan Sırakonak' ta yaşamakta. Sırakonak aynı zamanda annemin, dayılarımın, teyzemin doğup büyüdüğü köy, genelde evlerin birbirine bitişik nizamda olması sebebiyle bu adı almış. Teyzem bizi yemek için Hasan Dayının Çiftliğinde ağırladı. Burası manzarasıyla Sarı Çiçek Yaylasına bakan çok şirin bir yer. Teyzemin yemekleri harikaydı, zaten çok da açıkmıştık, herşeyi sildik süpürdük.

Kırmızı Küpeler

Çocukken kirazdan küpe yapmayı çok severdim, kirazlar tezgahlara düşünce hep kulağımda kirazlarla gezdiğim günler geliyor aklıma. Eğin'de herşeyin en tazesini en doğalını yemek o kadar kolay ki işte isterseniz dalından, isterseniz buz gibi soğuk sulara yatırılmış mis kokulu kirazlardan buyrun, bakmaya da yemeye de doyamadım .





Temmuz 23, 2007

Kelebekler

Kimi karadutun yaprağında , kimi çiçekte , kimi kuruması için serilen dutların üzerinde, her çiçekten bir bal diye buna demişler.






Temmuz 22, 2007

Çiçekler

Eğin'de olmak o kadar güzeldi ki neredeyse her anı fotoğrafladım, memleketimin topraklarında yeşeren çiçeklerden bazıları ve hepsi birbirinden güzel


Yaylalara adını veren sarı çiçekler,





Genelde kırmızı açan gelincikler bizim oralarda turuncu açar











Temmuz 21, 2007

Eğin yada Kemaliye

İlçemizin EĞİN olan adı 1922 yılında ulu önder ATATÜRK'ün isteğiyle KEMAL adından esinlenerek, Kurtuluş Şavaşında gösterdiği vatanseverlikten dolayı KEMALİYE olarak da değiştirilmiştir.

Kapı tokmakları, eğer gelen konuk bir erkekse tokmağın üstüne vurur bu daha tok bir ses çıkarır, eğer misafir bayansa tokmağın alt tarafına vurur ve bu daha ince bir ses çıkarır , evsahibi de tokmağın sesine göre gelenin bir erkek mi bir bayan mı olduğunu kolayca anlar, ne güzel düşünmüşler değil mi?




İçinden soğuk sular akan sokaklar,








Temmuz 19, 2007

Orda Bir Köy Var Uzakta

Şiir kadar güzel köyüm APÇAĞA
Köye hafif yokuş bir yoldan çıkılır, karşınıza çıkan meydanda köy camisi, fırın , köy odası yer alır.Ne yana baksanız taş yapılı evleri ve dut ağaçlarını görürsünüz. Köy evlerimizin tahta oyalarla süslü dış cepheleri. Orda bir köy var uzakta...


Çoğumuzun ilkokul yıllarından hatırladığımız bu şiir , köylümüz olan değerli şair Ahmet Kutsi Tecer tarafından köyümüz için yazılmıştır. Apçağa Fırat' ı karşısına alan manzarasıyla Eğin'in en büyük köyüdür. Bu güzel şiir köyümüzün girişinde sizi karşılar.

Temmuz 12, 2007

Eğinim Eğinim Yeşil EĞİNİM






Okullar kapandı, karneler alındı, çocuklarda rahatladı , annelerde. Yazı dört gözle bekliyoruz, özellikle artık okul çağına gelmiş bir çocuğunuz varsa daha çok beklediğiniz kesin. Arkadaşlarım esas okul başlayınca anlayacaksın demişlerdi, gerçekten okulla yatıp kalkar halde oluyorum ve kapandığında derin bir nefes alıyorum.
Artık dinlenme zamanı, kafayı dinlenme ve ruhu arındırma zamanı. Ben de öyle yaptım, ruhumun aradığı huzuru bulmak için bu yıl uzun zamandır gitmediğim memleketim Eğine gitmeye karar verdim. Ne kadar doğru da yapmışım. Aslında giderken terettüdlerim vardı, televizyon ve telefon olmaması Edayı nasıl oyalayacağım konusunda beni zorladı ama hadi hayırlısı deyip yola çıktık .
Önce Malatyaya uçakla, oradan 3 saatlik bir araba yolculuğu ile dede topraklarına vardık. Malatya'nın kayısı yüklü tarlalarından sıyrılıp, yüksek dağları bir yanınıza, Fırat nehrini de bir yanınıza aldığınızda artık geldiniz sayılır.Bizi sımsıcak bir güneş ve dik yamaçlar karşıladı, ayağımızı basar basmaz sanki bambaşka bir dünyada gibi olduk. Eğin yalçın kayaların eteğine yaslanmış, Fırat nehrihin Karasu ırmağının kıyısında çok şirin bir ilçemiz.
Sizi bu güzelliklerle başbaşa bırakıyorum.